Atatürk’ün de aday olduğu Birinci Genel Seçimlerde Neler Oldu?
III. Yavuz Sultan Selim’den sonra başlayan Batılılaşma çabaları, yurt dışına gönderilen elçilerin verdiği bilgilerle ivme kazandı. Diğer ülkelerdeki gelişmeler yakından takip edildi. Elçiler aracılığıyla gelen yenilikleri takip etmek ve tartışmak amacıyla, montajlarkullanıldı.
İlk kez 1877’de ortaya çıkan mecliste uzun süre iki aşamalı seçimler yapılır ve kararlar alınırdı. Ancak bu iki aşamalı seçimlerin şöyle bir yönü vardı; seçmenler kendilerine temsilci seçerler ve seçilen temsilciler lideri (veya eşdeğer yöneticiyi) belirler. Dolayısıyla seçmenlerin liderin seçiminde doğrudan oy kullanma yetkisi yoktu. Tabii ki, bu yakında değişecekti. 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Atatürk tarafından başlatıldı.Milli mücadelenin en büyük adımları henüz atılmamıştı.
İlk Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanmadan önce ülke çapında bir kaos hüküm sürüyordu.
İstanbul işgal altındaydı, ülkede bir otorite eksikliği vardı ve bunun için bir analize ihtiyaç vardı. Ama o dönemin Osmanlı Meclisi buna yetmedi. Aynı zamanda bu meclis, Lozan Barış görüşmeleri için bir tehlike olarak görüldü. Öyleyse parlamento değişikliğiKarar verildi.
Mustafa Kemal Atatürk, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adına tüm illere bir bildiri gönderdi. kendi adlarına 5 temsilci seçmek aranan. Daha sonra illerden seçilen temsilciler Ankara’ya geldi.
İlk Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin milletvekili sayısı giderek azaldı.
İki aşamalı seçimle gelen yeni milletvekilleri ile eski Meclis milletvekilleri de dahil olmak üzere TBMM’deki toplam milletvekili sayısı, 437 üye vardı. Bugün bu sayı 600’e ulaştı. Ancak ilk mecliste üye sayısı gün geçtikçe azaldı.
Bazı milletvekilleri Meclis’e açılmadan önce hayatını kaybetti, kimi istifa etti, kimi kayıp. Meclis açılışına katılamayanlarla birlikte sayı giderek azaldı. Meclisin açılışına sadece 115 milletvekili katıldı.
Tarihler 20 Nisan 1920’yi gösterdiğinde ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi resmen açıldı.
Bir dönem gazetecisi ve tarihçisiydi ve Meclis’in açılışını bizzat izleyen E. Behnan Şapoleon, karşılaştığı manzarayı gördü.Şu cümlelerle açıklıyor:
Bina şimdi tamamlanmadı. Fayanslar bile döşenmedi. Birçok kusuru vardı. Çini yeterli değildi. Ankaralılar kendi damlarından bindirme kiremit taşıyarak çatıyı kapatmışlar. Bu görüş çok anlamlıdır. Milletvekillerinin mecliste oturması için sıra bile çıkmadı. Ankara Öğretmen Okulu talim okulu sıraları getirildi. O zamanlar Ankara’da elektrik yoktu. Kahvehanelerin birinden alınan kandil asılarak aydınlatma sorunu da çözüldü. Milletvekillerinin su içmeleri için salonun koridoruna üç adet kavanoz konuldu ve üzerlerine birer kupa bırakıldı. Sokağa bakan birinci oda da Cumhurbaşkanlığı (Bakanlık) odasına dönüştürülmüştür. Daha sonra ünlü Hattat Hulusi Efendi şöyle yazmıştır: Kürsü arkasına “Egemenlik Milletindir” pankartı asıldı…
Bu tüzük çerçevesinde kurulan mecliste kısa sürede görüş ayrılıkları ortaya çıkmaya başladı.
İlk mecliste hemen hemen her görüşten, dinden ve ırktan insan vardı. Bu durum görüş ayrılıklarında seslerin yükselmesine ve ortak karar zorlaştırıyordu. Bir analize ihtiyacı vardı.
Mustafa Kemal, meclisteki mebusların ortasında Anadolu ve Rumeli Müdafaa Kümelerini kurdu.
Avukatlar, görüş farklılıklarına göre Birinci ve İkinci Hukuk Kümesi olmak üzere iki gruba ayrıldı. İlk küme, devrimciliği ve gücü temsil ediyordu; İkinci küme muhafazakarlık ve muhalefettir. İki grup çok çelişkili görüşlere sahipti. Birinin “beyaz” dediği, diğeri neredeyse “siyah” dedi.
Birinci küme vekilleri her zaman yenilikçi çalışmalar yürütür, çağdaş bir ulus olma arzusuyla yanıyordu. Elbette bunun için Osmanlı Devleti’ndeki devlet sisteminden uzaklaşmaları gerektiğinin farkındaydılar. Lozan müzakereleri dahil birçok konuda bu kümenin analizleri mantıklıydı ve ülke giderek daha modern bir hal alıyordu. Mustafa Kemal de bu kümenin bir üyesiydi.
İkinci küme ise bu gelişmelere şiddetle karşı çıkmış ve değişime gerek olmadığını düşünmüştür. Bu görüş ayrılıkları nedeniyle parlamentoda sık sık sesler yükseliyor ve gerilim yükseliyordu.
Mustafa Kemal, “halk” için bir siyasi parti kurmak istiyordu.
mustafa kemal halkın bir siyasi partiye ihtiyacı olduğunu O biliyordu. Bu nedenle adında “halk” geçen bir siyasi parti kurmak istedi ancak başta Rauf Orbay olmak üzere birçok kişi Mustafa Kemal’in siyasi cumhurbaşkanı olma fikrine karşı çıktı.
Siyasi parti liderliğinin yorucu olduğunu ve Mustafa Kemal’in bu çaba içinde ne kadar yorulacağını düşünen Rauf Orbay, sonrasında ne kadar dil dökerse döksün. Mustafa Kemal’i bu yoldan döndüremezdi.
İlk Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde alınan son kararlardan biri de saltanatın kaldırılmasıydı.
Meclisteki tartışmalar saltanatın kaldırılması ve yeni kanun tekliflerinde de kendini göstermiştir. Seçmenlerin 89’u yeni yasaları kabul ederken, 36’sı aleyhte oy kullandı; 3 kişi çekimser kaldı. Seçimlerde kullanılan sisteme göre bu sayı yeterli değildi. Bu, ilk TBMM’nin son toplantısıydı. Ancak ilk Parlamentonun dağılmasından önce Türkiye Cumhuriyeti’nin yükselişiyol açıldı.
Konsey değişmek zorunda kaldı.
Mustafa Kemal bir seçim için çalışmaya başladı. bu bizim tarihimiz ilk genel seçim olacak Ama o gün için kimse seçimin ne anlama geldiğini bile bilmiyordu. Bu nedenle Mustafa Kemal, daha önce gönderdiği beyanname ile; Halkı seçim konusunda bilinçlendirdi.
Seçime katılacak adaylar belirlendi, kümelerin isimleri belli oldu. Buna kıyasla seçime katılan kümelerşöyleydi:
- Müdafaa-i Hukuk Birinci Grup
- Hukuk Müdafaası İkinci Grup
- Savunma-i Millia Grubu
- sendikacılar
- İşçi Kümesi
- bağımsızlar
Her şey hazır sayılırdı ama Mustafa Kemal’e yöneltilen bir soru, yakın gelecekte o büyük devrimin sinyallerini veriyordu: Halide Edip Hanım meclise girecek mi?
Halide Edip Adıvar’ın mecliste olma isteği bir süredir devam ediyor. Kadınların seçime katılımı konusunda çalışmasına denk geldi. Kadınların seçme ve seçilme hakkına sahip olması Mustafa Kemal’i bir süredir endişelendiriyor ve yakın çevresine bu planından sık sık bahsediyordu. Ancak böyle bir kararın alınabilmesi için mecliste çoğunluk sağlanması gerektiğini ve bunun için de yeni bir meclis kurulması gerektiğini biliyordu.
Bazıları kadınların seçme ve seçilme hakkını açıkça görüyor, “Kadının işi evidir” o diyordu. Yine bu toplantılardan birinde Hüseyin Avni Beyefendi “Kendilerine layık gördükleri gün haklarını bizden alıyorlar”Sözlerini dile getirerek bu fikre itiraz etti.
Seçim yurt içinde ve yurt dışında yankı bulurken, hazırlıklar kızışıyordu.
Mustafa Kemal, 11 Nisan’da “Yeni Seçim ve İstanbul” başlıklı bir yazısında şunları söylüyordu:
Seçimler başlıyor, birkaç gün sonra muhasebe işlemleri bitecek ve vatandaşlar oy kullanmaya davet edilecek. İstanbul da seçimlerde üzerine düşen görevi yerine getirmeye hazır olmalıdır. İstanbul’un özel bir durumu var.Bu nedenle görevini hakkıyla yapmalıdır.
Halk, son iki gündür yayınladığım vakıflar etrafında birleşerek vatanına olan bağlılığını göstermelidir. Temel ilkelerimize bağlı kalmaya kararlı olanları seçerek. kendini kurtarmak içinhizmet etmelidir.
İstanbul seçimlerinde entrikalar olduğunu biliyorum. Ama İstanbullular unutmasınlar ki İstanbul artık işgal altındadır. İstanbul artık özgür değil. Onu kurtarmak için birlik lazım. Bugüne kadar kazandığımız zaferleri ancak birlik ve beraberlik sayesinde elde ettik.Zaferin meyvelerini toplamak için bu yolda devam etmek gerekiyor. Düşman elindeyken ona yardım etmemeliyiz.
Türkiye’nin ilk genel seçimi yurdun dört bir yanına baharı getirdi.
Seçim arabaları, lojmanlar, bahçeler defne yaprakları, bayraklar ve çiçeklerle süslendi. Halk, davul ve zurnalar eşliğinde seçime gitti. Seçim coşkusu sadece burada doğup büyümüş insanlarda değil; herkesi içeriyordu.
Halkın oy kullanması için dekore edilmiş arabaların üzerine kutular koyarak, İnsanlar geçtikleri her yolda oy kullanıyor.sağlamıştı.
Bu coşkuyla sandık başına giden halk, seçim sonuçlarını coşkuyla karşıladı.
Oy sandıklarını alın yürüyüşlerle taşındı ve sayıldı. Sonuçlar gösteriyor ki, Mustafa Kemal liderliğindeki Anadolu ve Müdafaa-i Hukuk adayları, inkar edilemez başarıaçığa vuruyordu.
Takvim yaprakları 29 Ekim 1923’ü gösterdiğinde yeni bir sayfa açılıyordu.
Anayasa değişikliği ile “Türkiye Devletinin yönetim şekli Cumhuriyettir.” Yazı ilk sayıya eklendi ve Türkiye’nin yeni yönetim şekli resmiyet kazandı. Gündüzün gecesi gibi yeni Türkiye’nin cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk ilk cumhurbaşkanı seçildi.
Ülkemizin ne kadar zor kurulduğunun en büyük kanıtlarından biri 1923 seçimleridir. Türkiye bir enkazdan çıktı ve adeta yeniden doğdu. Bu sebeple burada Öğrenecek çok dersimiz var.